
Annesinin dizinin dibinde, onun diktiği fırfırlı eteklerle ortalıkta fink atan, ayaklarını onun kucağında ısıtan mini mini kız çocuklarıyken, Eskişehir'de öğrenmiştik sanırım bunu. Örgü-dantel gibi bir el işine başlanacağı zaman, yanlış anımsamıyorsam makarna kesme gibi zorlayıcı işlere başlamadan da yapılmaktaydı bu, işin üstüne kim geldiyse (çoğunlukla hangi komşu olduğu önemli), işin bitiş süresinin kaderini belirleyen, gelen kişinin uyuzluğu veya iş yapmadaki hızıydı. "Her işi şipşak yapan biri mi geldi, allah! tadından yinmez zira o iş şipşak bitecektir. Ammaaaa, yerinden kıpırdamaya mecali olmayan, tembel mi tembel, mıymıy mı mıymıy biri geldiyse aha o zaman yandınız, o iş sürünür de sürünür" anlayışından ortaya çıkmış bir batıl inanç.. Gerekli önlemi almak lazımdır. O yüzden, yeni iş başlanırken, belki daha bir kaç zincir henüz çekilmemişken, mıymıy birinin işin üzerine gelmesine fırsat vermeden, evin en zeki, ahlaklı ve çevik çocuğu (o zamanlar öyleymiştim ki, bana yaptırılırdı çoğu zaman) yaptığı işten kaldırılır, kapıdan annenin yanına kadar fırtına gibi koşturulur. İşin çok çok hızlı bitmesi gerekiyorsa aynı işlem üç kez de tekrarlanabilir. "Kolay gelsin annecim" gibi cümleler olaya ekstra hoşluk katar. Bir türlü bitmeyen işlerin ardından da mutlaka "ay kim geldiydi ki bunun üstüne" diye düşünülür, mızlanılır, sorumluluğu baştan atmanın verdiği rahatlıkla bol bol şikayet edilebilir.
Küçükken az koşmamıştım annemin, Ülker teyzenin ve özellikle de Tuna apartmanındaki komşularımızın işleri üstüne. Ben koşmayalı bu batıl inanç bir miktar evrilmiş, "elim kuş, kıçım taş olsun" sözüyle biraz daha şenlikli hale getirilmiş.
Bakalım annem danteli kaç günde bitirecek? Oradan yapacağım bir hesapla, ben de bundan sonra çevik ve hızlı iş bitiren tanıdıkları, raporlara, ödevlere, önemli işlere başlamadan önce koşturmak niyetindeyim. Hakkaten işe yararsa da, Eskişehir'den Ankara'ya gelişimin 10. yılında, "nasıl oldu da bunu unutmuşum, procrastination'dan procrastination'a koşmuşum" türküsüyle, geçen zamana yanmak derdindeyim.
5 yorum:
Rabişim süpermiş bu! Kendi işlerim üzerinde deneyeceğim. Fakat, annen kendi işinin üzerine koşmuş, oluyor mu öyle?
:)
yavrım denizim, ha sen ha biri ha oteki, yeter ki biri koşsun, hepisi olur hepisiiiii!
:P
hımpff.. bazı yazılar burnuma güzel kokular getiriyo hep.. mazinin ne olduğunu anlamadığım kokuları. hepsinin içinde bi miktar hacı şakir var sankim.
Çok süpermiş be Rabiş'im bu olay:) Elim kuş götüm taş olsun'u biliyorum, zira annem de ne kadar örse de gözümüzü bir türlü doyuramadığı kazaklara/tuniklere başlarken aynı şeyi söyler. Bir de kime örüyorsa ondan bir bardak su ister, fırtttt diye bi hamlede suyu kafasına dikip sonra bismilllahhh diyip çakkıdı çukkkudu örmeye başlar:)
Evet Zü'cüm, pek naifmiş eski zamanlar.
Ben de geçmiş döndüm yahu. anneananemin sesi kulağığımda yankılandı. "Elin kuuuuş, götün taş olsun." derdi rahmetli. E ben o sıdıka saka hırkalarını da hep bu sihirli yöntemle ördüm zate. Keşke şu teze başlarken de biri öyle koşarak çıkıp gelse idi.
Yorum Gönder