
10 Nisan 2009
Prenses Leyla

01 Ocak 2008
2008'den bekle"me"diklerim..

"Yeni yıldan ne istiyorum ki ben?" diye abidik gubidik ve popüler tikiler bir soruyu kendime sorarken yakalayınca zihnimi, fark ettim de, hayatımda olmasını istediklerimden ziyade, olmasını istemediklerim daha çok yer tutuyor. Bir deneyelim bakalım, neler çıkıyor:
2008'de;
-son dakikaya bıraktığım işi yaparken bir yandan da kendime küfrederek "bak son dakikaya bırakmasan ne muhteşem bir performans çıkıyordu ortaya geri zekalı koca kafa" diye var olan konsantrasyonumun yarısını da tüketmek istemiyorum.
-işe taksiyle gitmek, maaşımı yarısını yurdum taksicilerine hibe etmek istemiyorum.
-evliliklerde çatırdama, kavga-gürültü, boşanma için mahkemeye başvurma istemiyorum.
-adliyede bulunduğum saatlerde kafeteryada vakit geçirmek istemiyorum.
-anlamsız hakim talepleri istemiyorum.
-soğuk havalarda Şentepe'ye ev ziyaretine gitmek, ense kökümü dondurmak istemiyorum.
-ev ziyaretlerinde ayakkabıyı çıkardığımda kaçmış çorap sürpriziyle karşılaşmak istemiyorum.
-cinsiyetçi, gelenekçi, milliyetçi aile mahkemesi hakimleri istemiyorum.
-"hak" ihlallerini mantığa bürümeye çalışan çabalar duymak istemiyorum.
-"mevzubahis vatansa gerisi teferruattır" içerikli ana haber bültenleri istemiyorum.
-"Paşalar ahkam kessin!", istemiyorum.
-sıhhiye'de hönkürme, sümkürme, tükürme ses ve eylemlerine malzeme olmak istemiyorum.
-ekmeğini sokakta çalışarak kazananların, soğuktan elleri yüzleri kıpkırmızı, donmuş bakışlarıyla karşılaşmak istemiyorum.
-gecenin bir vakti hala dışarıda, her türlü istismara açık, ellerinde bir poşet kağıt mendili sallayarak kaldırım taşlarını oyun belleyen çocuklar görmek istemiyorum.
-evde namus bekçisi olup, yanından geçen kadına salyalarını akıtarak bakan, laf atan, dokunmaya çalışan yaratıklar görmek istemiyorum.
-kedilerden tırsmak istemiyorum.
-nereye gittiğini bilmediğim aidat miktarları vermek istemiyorum.
-faturalarımı geciktirip sürpriz kesintiler yaşamak istemiyorum.
-maaşımı ilk 5 günde harcayıp, geriye kalan 25 günü meleyerek geçirmek istemiyorum.
-alışveriş deyince çığırımdan çıkmak istemiyorum.
-kışın öküz gibi yiyip, baharda göbeğimle bakışıp ah ü zar etmek istemiyorum.
-kırk yılda bir mutfakta harikalar yaratmak isterken, yanıbaşımda alevler çıkararak yanan yemeği, kül olduktan sonra fark etmek istemiyorum.
-evdeki haşerat sayısında gözle görülür artış gerçekleştikten sonra temizlik yapmam gerektiğini fark etmek istemiyorum.
-aldığım kitap ve dergilerin üstüne adımı yazdıktan sonra bir kaç yıllığına dinlenmeye bırakmak istemiyorum.
-sevdiklerimle kırk yılda bir görüşebilmek istemiyorum.
Velhasılıkelam, huzur, keyif, güven, başarı, aşk, şefkat, mutluluk, sağlık, eğlence, sorumluluk, (s)empati uyandıran durumlar dışında hiç bir şey istemiyorum ben bu yıl. Annaşıldı mı cicim?
02 Nisan 2007
Muhabbet Efsunu..

Bugün öğleden sonra mahkeme kaleminde, şu aralar en sevdiğim nesnelerim arasında ilk üçte yer alan cadılar ajandamı telefonun yanına yerleştirmiş, yarınki görüşme randevularımı almak üzere masalar, bilgisayarlar ve dosyalarla cebelleşmek suretiyle, baronun avukat telefonlarının yer aldığı albümün peşine düşmüşken, zabıt katibi arkadaşların ajandama el atmaları ve eşlik eden kıkırdaşmalarla, bu haftanın büyüsü olan "muhabbet afsunu"nu öğrenmiş bulunmaktayız efendim: "birbirini sevmeyen karı-kocayı barıştırmak için gülsuyunda halledilmiş safran ve karanfil tozu ile bir kağıda tasum, tasum, aysum, aysum, alum, alum, dayum, dayum, sübhane men bizikrihi tetmainnü-l-kulub ya kalbi fulan bini fulane... yazıp birbirini sevmeyen karı-kocanın yastıkları altına koy.":) Kaynak da, "Süleyman el-Huseyni, Kenzül-havas Keyfiyet-i celbve, Akt. A. İnan."..
Şimdi bu bilgiye eriştikten sonra, raporlarımda hakimlere anlatmak için kastığım "duygusal kopuş" gerçekliğine, boşanma evrelerine, evlilik kurumu aksaklıklarına; eşlerle görüşürken kişilik analizlerine, uzun evlilik öykülerine, komser kolombo tekniklerine ne gerek? Dosdoğru bir aktar yolu tutuyoruz mahkemecek, alıyoruz safranımızı karanfilimizi, reçetemizi de gerekçeli karar dolabına istifleyip, gelene göz ucuyla dolabı işaret ediyoruz.. Diğer mahkemeler cebelleşedursun dosyalarla, biz püfür püfür keyif yapıyoruz..
:)
Saat 17.30'a yaklaşırken güzel hayaller kuruyoruz..
30 Mart 2007
yüzünü dökme küçük kız...

yüzünü dökme küçük kız
bırak üzülmeyi
yalnız sen misin bir düşün
unutan sevilmeyi
her siyahın bir beyazı
gecelerin gündüzü de vardır
yüzünü dökme küçük kız
kızma onlara
yalnız sen misin bir düşün
zincir oranda buranda
her tutsağın bir kaçışı
uykunun uyanışı da vardır
yüzünü dökme küçük kız
yaşamın anlamını bul
sonra dinle kendini
yolunu bil
her siyahın bir beyazı
gecelerin gündüzü de vardır
21 Mart 2007
Baharın İlk Günü..

Bir güzel arın dünkü kederinden
Bahar geldi bahar geldi güneşin doğduğu yerden
Çocuğum uzat ellerini
Şu güzelim bulut gözlü buzağıyı
Duy böyle koşturan sevinci
Dinle nasıl telaş telaş çarpıyor
Toprak ananın kalbi
Şöyle yanıbaşıma çimenlere uzan
Kulak ver gümbürtüsüne dünyanın
Baharın gençliğin ve aşkın
Türküsünü söyleyelim bir ağızdan
Ataol Behramoğlu
16 Mart 2007
Cuma Tembelliğim..
Bugün işe gitmedim.. Yazmam gereken raporları yazmadım.. Evimi temizlemeyi planlamıştım, baktım hala yaşanabilir görünüyor ortalık, ellemedim.. Sabahtan oturdum bilgisayarın karşısına.. Epey bir internet keyfi yaptım, bu arada küçücük masada biriken çay-kahve kupalarına, eti puf paketlerine, dişlenmiş elmalara dokunmadım.. Aksine hepsini iteleyip kocaman cips kasesine, rulokat kutusuna yer açtım.. Msn’de bir sürü gereksiz muhabbet.. Biraz kitap.. Düşünceler.. Ardından dalıverdiğim iki saatlik bir uyku.. Uyandım saat 3 olmuş.. “İşyerinden ararlarsa ne yalan söyleyiversem?” düşüncesi için bir miktar enerji harcadıktan sonra da, baktım ki bu tembellik seansı bana iyi gelmiş, yapmayı planladığım kekim için mutfağa yöneldim.. Reeperbahn eşliğinde, bağıra çağıra şakımak suretiyle, annemin tarif defterine yazdırdığı “tek yumurtalı kek”i uygulamaya geçtim.. “When you're in the reeeeeeeeeeeeeperbahn”.. Şimdiye dek 2 santimetreden öte kabarabilmiş kekler yapmayı başaramamış ben, yine istikrarlı bir performans sergiledim, üstelik kalıptan çıkarırken de bir güzel parçaladım.. Aylak aylak geçirdiğim bir günün ardından da, bir sürü bulaşık yıkayarak yorgunluğun dibine vurdum..
Pişman değilim, kendimle temas halindeydim..
27 Şubat 2007
Giriş, gerekli bir şeydir..
hasetimi-şükranımı burada sunuyorum, bakalım..
giriş, gerekli bir şeydir..
hasetimi-şükranımı burada sunuyorum..