27 Kasım 2011

deneme 1-2

iphone blogger application ile ilk post: bugun doktoradan kizlarla, mulkiyelilerin ikinci katindaki restoranda, ebru'nun abd seyahati oncesi son bulusma icin kavustuk, kadehlerimizi tokusturduk.. kimimiz mutlu, kimimiz telasli ve kimimiz gamli baykustuk.. 2010 ocak'ta paris'te pompedue'den aldigim bir deste rorshach karti vardi, altlik olarak tasarlanmis.. simdi onlar ebru'da, minik bir veda hediyesi..
evdeyim ve tatli kocim pink floyd belgeseli izleyerek, yine 'yaslaninca bu adam gibi olcam' demekte, bir yandan da gitarinin tellerini titretirken..
sabahki dodo kuslari bulusmasi icin portakalli kek yapmali, goz makyajimi temizlemeli, puruzsuz bir uyku cekmeliyim..
simdi aklimdan gecenler degisik.. doktoranin bana kazandirdigi arkadaslarimi seviyorum.. ebru'yu acayip ozliycem bunu biliyorum.. kizlarla daha sik bulusmaliyim, bana cok iyi geliyorlar..

09 Temmuz 2011

Fotoroman: Dut dalının altında..

Geçen hafta sonu tembel bir kaç gün geçirmek, fütursuzca yimek-içmek, anne-baba şefkatine sarmalanmak, Ankara'dan uzaklaşıp köy yaşamına gark olmak üzere, Cuma akşamı çevre yolundan topuklanarak yeşil Ayaş'a gelindi. Akşam anneanne balkonunda gövece doyuldu, babanın sınır tanımaz esprileriyle kopuldu, dayılarla potanın perileri izlenip coşuldu, erkenden yatağa sokulundu, mışıl mışıl uyundu. Cumartesi bütün gün dut dalının (bizim orada ağaç denmez, dal denir) dibinde pineklendi.

Önce dutların ara sıra inişe geçtiği masada leziz bir kahvaltı edildi, istikrarlı süren rejim anne eliyle katledildi.

Kahvaltı sonrası, Umut'un balkondan söküp götürdüğü çanak anten baba, dayılar ve koca tarafından itinayla çatıya montelendi, ayar bulunana kadar, bacaklar sıkıştırılıncaya dek gülündü.

Davar evine girildiğinde, 8 yıl aradan sonra anlamlı bir detay fark edildi: Zaman, 2003 yılının Kasım ayında durmuş, sonrasında takvim sayfasını çeviren olmamıştı. Burnun direği sızladı..

İçinde, sevgiliyle ilk buluşmaya giderken basılan metro kartının, 77'de amcamın babama yazdığı çok özel mektubun, eski sakıncalı fotoların saklandığı nostaljik günlüklerin, 7. sınıftan kalma rezil sorulara sahip bir anket defterinin, ergenlikte IYS'den edinilen ve ikisiyle hala iletişimin sürdüğü mektup arkadaşlarından gelen mektupların, odtü-hazırlıktaki sevgili hoca özlem karagözoğlu'nun her biri ayrı motive ettirici notlarının bulunduğu ödevlerin, canım büyükbabamla birlikte çizdiğimiz aile ağacının, 'senle röportaj yapmam gerek' diye yanaştığım yabancı çocuğa sorduğum saçma sapan soruların, lemanların, öys (evek, son öys'ye giren çocuktum ben) tercihlerinin, Anadolu lisesinden kalma Almanca defterlerinin, Hatice teyzemin aldığı balonlu sincaplı broşumun, kurdelalı tokaların saklandığı kutu açıldı. Şiirler, mektuplar yüksek sesle okundu, anne-babadan 'vay canına yauv, o kadar zaman geçmiş mi?' nidaları duyuldu; saklanacaklar eve götürülmek, atılacaklar geri dönüşüme verilmek üzere ayrıldı.

Her yukarı kata çıkışta, anne-teyze-anneannenin kestiği, güneşe yan gelip yatmış makarnalardan bir kaç tanesi kıtır kutur yenildi, güya tuzu test edildi.

Bu sırada akşam yemeği ocağa kondu, çömlekte pişecek olan fasülyenin heyecanı bünyeleri erkenden sarmaladı, suyuna ekmek banmak isteyen eller ötelendi.

Teyzemin bahçesinden gelen kirazların en tombulu, akşam yemeği öncesi yutulmak üzere, küpe niyetine kulağa takıldı.

Küfür küfür esen rüzgarın eşliğinde sudoku çözüldü, sağa sola sataşıldı, annenin verdiği işler itinayla geri püskürtüldü, tembelliğin dibine vuruldu.

Ara sıra karıştırılan fasülyenin kokusu Karakaya'yı sardı, sarmaladı.

Sürekli aksiyon halindeki anne-baba izlendi, ben bu yaşa gelince nasıl olcem aceba dendi, tembel bünyeyi korku sardı.

'David Beckham'ın 4 çocuğu varmış, bizim daha bir tane bile yok' diyen Umut kışkışlandı, hmm dedirten kitaba yumulundu.

Yeni oyuncak color nook keşfedildi, kurcalandı, 'iyi ki almışız' denildi.

Akşam üzeri herkesler başka işe çekilince, fasülyeden kalan ateşin üzerinde kahve pişirildi. Yarı pişmiş, yarı çiğ içildi, filan.

Akşam güneşi dalların arasından vurdukça, esnendi, gerinildi, oh mis, oh yeah, what the fuck beybi filan dendi, böyle yaşamak ne güzeldi..

Anneanne-anne ortak yapımı ev ekmeği pişirmece test edilmek üzere anneanne evine seyirtildi, yolda 'bu benim ilacım, şifam' diye diye dut yiyen büyükbaba görüldü, sabahtan bu yana yenen dut ve kirazın verdiği karın ağrısıyla büyükbaba ısrarı geri püskürtüldü.

Olayın bitimine yakın sıcaktan kendileri de bişmiş anne-kız saçma esprilerle bunaltıldı, ekmeklerin ucundan koparıldı, yumuşacık sıcacık ev ekmeğine (bazlamaya ev ekmeği denir te bizim oralarda) browni reklamındaki gibi gömülündü (edilgen fiil kullaniminda zırtlayış anı).


E hadi bir de kıymalı ekmek yapalım fikrine bayılındı, akşam götürülmek üzere lezzolara uzaktan bakıldı.

Anneannemin küpeli çiçeği incelendi, bizim çiçekleri niye nasıl katlettiğimiz yine de anlaşılamadı.


Akşam yemeği, dut dalına çekilen ışıkla yendi, Ramazan aylarının yaza denk geldiği çocukluğum gibi şenlik yeriydi.

Ertesi sabah, pms bünye yataktan huysuz kalktı, sırıtan kocayla kendine geldi. Sinemacı Abdi'den kalma banklar temizlikle kafayı bozmuş anne-baba tarafından püripak edilmiş, kurumaktaydı.

Az rapor stresi sonrası, dayının bağına doğru yol alındı. Kütür kütür kirazlar üçer beşer ağza tıkıldı.

'Delikanlı Ayaş bebesi don giyer' mottosundan hareketle, gitmeden ayağa şalvar geçirilmişti bile..

'Ayaş bağlarında, çayın yanında en güzel ne gider?' sorusu gözü kapalı cevaplandı, enfes Ayaş lezzeti 'dut dibi siyer' teyze ve anne eliyle hazırlandı. Domates, maydanoz, biber bir kaba nazlı nazlı doğrandı.

Anneannenin dün pişirdiği ekmeklerin üzerine dökülen tuz ve kırmızı biber, hunharca yaklaşan sarmısakla ekmeğe yedirildi, herkes bu anı hipnotize izledi.

Dörde bölünen ekmeğin üzerine konulan domates, maydanoz, biber karışımına çeşnilendirilmiş sarmısak, adeta 'gel beni ye' demekte idi. İtalyan lezzeti bruşetta halt etmişti bizce.


Maalesef damat diye ilk dilim kocaya verildi, koca 'karicim ister misin?' demeden dutdibisiyer'e yumuldu.

Eve gelinip, bünyeyi saran sarmısak kokusu modern diş macun ve fırçalarıyla elimine edildikten sonra, şu sıra halada kalan babaannelerin en pamuğu ve en çok benzetildiğim kişi olan halaların en cıvılı ziyaret edildi. Sarılıp sarmalanıldı, 'gülbebem, gülrabim' diye seven babaanne tarafından baştan ayağa okşanıldı, kakara kikiri edildi.

60 yaşındaki halim budur bence.
Enişteyle yine dut dalının ve dut sergilerinin altında seçim sonuçları analiz edildi, Almanya gezisi için ipuçları öğrenildi, bacağımdaki yırtık kot meselesi ele alındı, cıkcıklandı, gülündü.

Akşam bir diğer Ayaş ve babaanne lezzeti soğanlı erişte çorbası kepçe kepçe tüketildi, zulaya Ayaş lezzetleri tıkıldı, Ankara'ya doğru yola çıkıldı.
Seneye dut vakti aynı keyif yapılmak üzere hoflaya poflaya eve dönüldü.

23 Nisan 2011

23 Nisan’ı kutlamamak için 23 neden!


BUGÜN

“23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI”,

Kutlayabilmeyi, kutlu olsun diyebilmeyi isterdik.

Ama içimiz elvermiyor.

Tüm Türkiye; siyasetçisi ile, yurttaşı ile

28 Milyon çocuğu görmezden gelmeye devam ediyorken

23 Nisan’ı kutlamak içimizden gelmiyor.

Kutlamamak için yüzlerce sebep var. İşte size 23 neden:

1- Kız çocuklarının 12 yaşında gelin, 13 yaşında anne oldukları bir ülkede,

2- Açık alanda buldukları askeri mühimmat yüzünden ölen 300’den fazla, sakat kalan binlerce çocuk olduğunu bile bile,

3- 6 yaşında okul yöneticilerinin ihmali yüzünden ölen Efe’nin ve hesabı sorulmayan Efe gibi nice çocuğun ardından,

4- Yolda annesinin elinden tutup yürürken açık bırakılan foseptik çukuruna düşüp ölen Dilara’nın ülkesinde,

5- Akıl almaz ihmaller yüzünden ölen her çocuğun ardından hala “bunlar münferit olaylar” diyebilen aymazların görevde kaldığı bir yerde,

6- Çocukları masumiyet timsali ilan eden, “çocuklar geleceğimizdir” edebiyatı yapan ama bir yandan da çocukları terorist ilan ederek 12 yaşında hapishaneye gönderenlerle birlikte,

7- Kaybolan çocukların, ebeveynleri seslerini Cumhurbaşkanı’na duyuramadığı bir ülkede,

8- Bütün yıl çocukları görmezden gelip 23 Nisan’da koltuklarını göstermelik olarak çocuklara bırakan bürokrat ve siyasetçilerle yanyana,

9- Çocukların anadillerinde eğitim alamadıkları için yaşadıkları dramı görmezden gelerek,

10- Mizgin’i, Ceylan’ı, Uğur Kaymaz’ı ve nicelerini öldürenler ya cezasız kaldıkları ya da göstermelik cezalarla kurtuldukları için,

11- Çocukları en güzel yıllarında hala yarış atı gibi sınavdan sınava koşturduğumuz için,

12- Çocuklarla ilgili gündemi, onlara gördükleri yerde oyuncak vermekten ibaret olan siyasetçilerle,

13- Çocuk haklarının konuşulduğu bir toplantıda başbakanın karşısında görüşlerini açıklama cesareti gösteren iki çocuk yaka paça dışarı atıldığı ve yasadışı alıkonduğu için,

14- Reklamlarda çocuklar her gün daha fazla daha fazla kullanıldıkları ve kimse buna ses çıkarmadığı için,

15- Her gün daha fazla çocuk cinsel istismara veya tecavüze uğradığı için,

16- Çocuklara karşı şiddeti engelleyemediğimiz için,

17- Okula gidemeyen bir milyondan fazla çocuk olduğunu bile bile,

18- Okula gidebilenlerin aldıkları eğitimin yetersiz ve yanlışlıklarla dolu olduğunu görerek,

19- Yoksulluk varken, yatağa aç giren çocuklar varken,

20- Hastanelerinde toplu yenidoğan bebek ölümlerinin engellenemediği, sorumluların hala bakan koltuğunda oturduğu bir ülkede,

21- Nüfusa kaydı olmayan 2 milyon çocuğun olduğunu görmezden gelip,

22- Yavaş işleyen yargı yüzünden binlerce çocuğun kapalı cezaevlerinde boşyere yattığını bile bile,

23- Yüzbinlerce çocuğun sokaklarda yaşadığı, çok daha fazlasının güvencesiz ve kayıtsız olarak çalıştırılmasına göz yumulduğu Türkiye’de,

23 NİSAN’I KUTLAMAYA UTANIYORUZ!

BU ÜLKENİN ÇOCUKLARININ

YÜZÜNE BAKABİLMEK İÇİN;

TÜRKİYE’DE GÜNDEM ÇOCUK OLANA

KADAR,

23 NİSAN GERÇEKTEN ÇOCUKLARIN OLANA

KADAR


23 NİSAN’I KUTLAMIYORUZ!

Gündem: Çocuk!

Çocuk Haklarını Tanıtma, Yaygınlaştırma, Uygulama ve Uygulamaları İzleme Derneği

www.gundemcocuk.org


15 Mart 2011

Rabişka ve Umutovski Moskova'da!

Bu fotoğrafı yüklemem aylar almış olabilir, lakin binbir türlü salaklık ihtiva eden "yılbaşında Moskova" konulu seyahatimizi döktürmek için sabırsızlanıyorum. tum tu tum, tum tum.
Pek yakında..

08 Mart 2011

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...