Psy-l'ye gelen maillerin çoğunu okumadan silerim. Vefat başlığını gördüğüm maili silmedim bu sefer, Aslı, Berfu bir şeyler göndermişler diyırtavık'a, önce onlara bakıp, en son okudum vefat'lı maili. Selahattin yazıyor ama soyadı türkçe karakterlerle yazılmış, okunmuyor. İçimden geçmedi değil, yahu yoksa? Yoksa Selahattin Şenol mu? Selahattin Hoca mı yahu diyorum hızlı hızlı karakter kodlamasını değiştirirken? Yok dedim, o daha çok genç, niye ölsün ki diyorum, niye? Hemen Gazi'nin sayfasına girdim, "acı kaybımız" linki var iki adet. Birine tıkladım, yok o değil, seviniverdim arsızca. Diğerine tıkladığımda ise, acı kayıp tüm yakıcılığıyla durmaktaydı karşımda. Bunu görmek, bunu böyle görmek çok acı bişiy.
1959-2008 |
Prof.Dr. Selahattin ŞENOL |
|
Sevgili Hocamız |
Prof.Dr. Selahattin ŞENOL’u kaybettik, acımız büyüktür. |
|
22.04.2008 Salı günü 10.30’da |
75. Yıl Konferans Salonunda yapılacak töreni müteakip Kocatepe Camisi’nde öğle namazından sonra Gölbaşı Mezarlığında ebedi istirahatgâhına uğurlayacağız. |
Kederli ailesine, yakınlarına ve tüm Gazi’lilere başsağlığı dileriz. |
|
GAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ |
DEKANLIĞI |
|
|
Not: Kocatepe Camisi’ne ve Gölbaşı Mezarlığına gitmek için Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim üyeleri otopark girişinden 22.04.2008 Salı günü saat:12.00’de araçlarımız kalkacaktır.
|
Sevgili Selahattin Hoca'nın öğrencisi olmadım ben hiç, ondan bir ders dinleme şansı da yakalayamadım. Adını çok duymuştum elbette önceden, ama onunla ilk tanıştığımda, aile mahkemesinde yeni başlamıştım işe. Sonra arkası geldi. Ne kadar zor dosya varsa, işin içinden ne kadar çıkamıyor durumdaysam, dosya içinde çocuğun Prof. Dr. Selahattin Şenol tarafından bir kez bile görüldüğü yazıyorsa karşımda, oh! diyordum. Oh! Hemen ya hastaneden ya muayenehanesinden ulaşıyordum kendisine. Sekreter engelini atladıktan sonra başlıyordum anlatmaya: eee hocam, şöyle hocam, böyle hocam derken, kendisiyle pek çok telefon görüşmemiz oldu, ilk seferde hastanede de ziyaret ettim. O hiç, angarya iş olarak görmedi bana bilgi vermeyi. Üç dakikada kesilen adliye telefonlarını bildiğinden kendisi aradı çoğunda, kimi zaman iki hasta arasına sıkıştırdık koca görüşmeyi. Anlattı, paylaştı, fikir yürüttü, nasıl olabilir, şöyle olsa ne olur, böyle olsa ne olur diye birlikte kafa yorduk, bazen ne zor iş bu beah! diye dert yandık karşılıklı. Çok değerli bir profesördü, çok değerli bir çocuk ve ergen psikiyatrıydı. Ölüm nedeni ne ki diye yanarken, ekşisözlükte buldum cevabı: 20 Nisan'da sabaha karşı kalp krizi geçirerek vefat etmiş. 49 yaşında. Çok acı. Çok acılı. Çok üzgünüm.
Edit-22.04.2010: İki yıl geçmiş üzerinden.. Geçenlerde bir dosya geldi elime, içinde Selahattin Hoca'min 2006'da verdiği bir rapor var çocuk konusunda. "Gidip Selahattin Hoca ile görüşmeli" diyecektim, diyemedim. Bu sefer öylece kalakaldım. Çok ama çok erken oldu be hocam. Umarim mutlusundur uyudugun yerde..