09 Temmuz 2011

Fotoroman: Dut dalının altında..

Geçen hafta sonu tembel bir kaç gün geçirmek, fütursuzca yimek-içmek, anne-baba şefkatine sarmalanmak, Ankara'dan uzaklaşıp köy yaşamına gark olmak üzere, Cuma akşamı çevre yolundan topuklanarak yeşil Ayaş'a gelindi. Akşam anneanne balkonunda gövece doyuldu, babanın sınır tanımaz esprileriyle kopuldu, dayılarla potanın perileri izlenip coşuldu, erkenden yatağa sokulundu, mışıl mışıl uyundu. Cumartesi bütün gün dut dalının (bizim orada ağaç denmez, dal denir) dibinde pineklendi.

Önce dutların ara sıra inişe geçtiği masada leziz bir kahvaltı edildi, istikrarlı süren rejim anne eliyle katledildi.

Kahvaltı sonrası, Umut'un balkondan söküp götürdüğü çanak anten baba, dayılar ve koca tarafından itinayla çatıya montelendi, ayar bulunana kadar, bacaklar sıkıştırılıncaya dek gülündü.

Davar evine girildiğinde, 8 yıl aradan sonra anlamlı bir detay fark edildi: Zaman, 2003 yılının Kasım ayında durmuş, sonrasında takvim sayfasını çeviren olmamıştı. Burnun direği sızladı..

İçinde, sevgiliyle ilk buluşmaya giderken basılan metro kartının, 77'de amcamın babama yazdığı çok özel mektubun, eski sakıncalı fotoların saklandığı nostaljik günlüklerin, 7. sınıftan kalma rezil sorulara sahip bir anket defterinin, ergenlikte IYS'den edinilen ve ikisiyle hala iletişimin sürdüğü mektup arkadaşlarından gelen mektupların, odtü-hazırlıktaki sevgili hoca özlem karagözoğlu'nun her biri ayrı motive ettirici notlarının bulunduğu ödevlerin, canım büyükbabamla birlikte çizdiğimiz aile ağacının, 'senle röportaj yapmam gerek' diye yanaştığım yabancı çocuğa sorduğum saçma sapan soruların, lemanların, öys (evek, son öys'ye giren çocuktum ben) tercihlerinin, Anadolu lisesinden kalma Almanca defterlerinin, Hatice teyzemin aldığı balonlu sincaplı broşumun, kurdelalı tokaların saklandığı kutu açıldı. Şiirler, mektuplar yüksek sesle okundu, anne-babadan 'vay canına yauv, o kadar zaman geçmiş mi?' nidaları duyuldu; saklanacaklar eve götürülmek, atılacaklar geri dönüşüme verilmek üzere ayrıldı.

Her yukarı kata çıkışta, anne-teyze-anneannenin kestiği, güneşe yan gelip yatmış makarnalardan bir kaç tanesi kıtır kutur yenildi, güya tuzu test edildi.

Bu sırada akşam yemeği ocağa kondu, çömlekte pişecek olan fasülyenin heyecanı bünyeleri erkenden sarmaladı, suyuna ekmek banmak isteyen eller ötelendi.

Teyzemin bahçesinden gelen kirazların en tombulu, akşam yemeği öncesi yutulmak üzere, küpe niyetine kulağa takıldı.

Küfür küfür esen rüzgarın eşliğinde sudoku çözüldü, sağa sola sataşıldı, annenin verdiği işler itinayla geri püskürtüldü, tembelliğin dibine vuruldu.

Ara sıra karıştırılan fasülyenin kokusu Karakaya'yı sardı, sarmaladı.

Sürekli aksiyon halindeki anne-baba izlendi, ben bu yaşa gelince nasıl olcem aceba dendi, tembel bünyeyi korku sardı.

'David Beckham'ın 4 çocuğu varmış, bizim daha bir tane bile yok' diyen Umut kışkışlandı, hmm dedirten kitaba yumulundu.

Yeni oyuncak color nook keşfedildi, kurcalandı, 'iyi ki almışız' denildi.

Akşam üzeri herkesler başka işe çekilince, fasülyeden kalan ateşin üzerinde kahve pişirildi. Yarı pişmiş, yarı çiğ içildi, filan.

Akşam güneşi dalların arasından vurdukça, esnendi, gerinildi, oh mis, oh yeah, what the fuck beybi filan dendi, böyle yaşamak ne güzeldi..

Anneanne-anne ortak yapımı ev ekmeği pişirmece test edilmek üzere anneanne evine seyirtildi, yolda 'bu benim ilacım, şifam' diye diye dut yiyen büyükbaba görüldü, sabahtan bu yana yenen dut ve kirazın verdiği karın ağrısıyla büyükbaba ısrarı geri püskürtüldü.

Olayın bitimine yakın sıcaktan kendileri de bişmiş anne-kız saçma esprilerle bunaltıldı, ekmeklerin ucundan koparıldı, yumuşacık sıcacık ev ekmeğine (bazlamaya ev ekmeği denir te bizim oralarda) browni reklamındaki gibi gömülündü (edilgen fiil kullaniminda zırtlayış anı).


E hadi bir de kıymalı ekmek yapalım fikrine bayılındı, akşam götürülmek üzere lezzolara uzaktan bakıldı.

Anneannemin küpeli çiçeği incelendi, bizim çiçekleri niye nasıl katlettiğimiz yine de anlaşılamadı.


Akşam yemeği, dut dalına çekilen ışıkla yendi, Ramazan aylarının yaza denk geldiği çocukluğum gibi şenlik yeriydi.

Ertesi sabah, pms bünye yataktan huysuz kalktı, sırıtan kocayla kendine geldi. Sinemacı Abdi'den kalma banklar temizlikle kafayı bozmuş anne-baba tarafından püripak edilmiş, kurumaktaydı.

Az rapor stresi sonrası, dayının bağına doğru yol alındı. Kütür kütür kirazlar üçer beşer ağza tıkıldı.

'Delikanlı Ayaş bebesi don giyer' mottosundan hareketle, gitmeden ayağa şalvar geçirilmişti bile..

'Ayaş bağlarında, çayın yanında en güzel ne gider?' sorusu gözü kapalı cevaplandı, enfes Ayaş lezzeti 'dut dibi siyer' teyze ve anne eliyle hazırlandı. Domates, maydanoz, biber bir kaba nazlı nazlı doğrandı.

Anneannenin dün pişirdiği ekmeklerin üzerine dökülen tuz ve kırmızı biber, hunharca yaklaşan sarmısakla ekmeğe yedirildi, herkes bu anı hipnotize izledi.

Dörde bölünen ekmeğin üzerine konulan domates, maydanoz, biber karışımına çeşnilendirilmiş sarmısak, adeta 'gel beni ye' demekte idi. İtalyan lezzeti bruşetta halt etmişti bizce.


Maalesef damat diye ilk dilim kocaya verildi, koca 'karicim ister misin?' demeden dutdibisiyer'e yumuldu.

Eve gelinip, bünyeyi saran sarmısak kokusu modern diş macun ve fırçalarıyla elimine edildikten sonra, şu sıra halada kalan babaannelerin en pamuğu ve en çok benzetildiğim kişi olan halaların en cıvılı ziyaret edildi. Sarılıp sarmalanıldı, 'gülbebem, gülrabim' diye seven babaanne tarafından baştan ayağa okşanıldı, kakara kikiri edildi.

60 yaşındaki halim budur bence.
Enişteyle yine dut dalının ve dut sergilerinin altında seçim sonuçları analiz edildi, Almanya gezisi için ipuçları öğrenildi, bacağımdaki yırtık kot meselesi ele alındı, cıkcıklandı, gülündü.

Akşam bir diğer Ayaş ve babaanne lezzeti soğanlı erişte çorbası kepçe kepçe tüketildi, zulaya Ayaş lezzetleri tıkıldı, Ankara'ya doğru yola çıkıldı.
Seneye dut vakti aynı keyif yapılmak üzere hoflaya poflaya eve dönüldü.

2 yorum:

KuzeyGüney dedi ki...

Arkasi yarin gibi okudum. Sahane bir fotoroman olmus. Dutdibisiyer'e ayrica hasta oldum:) Safranbolu'yu hatirladim sayende tatlim:) Pek guzel eglenmissiniz ma-aile. Nazar degmesin kuzum.

elegimsagma dedi ki...

berf, bi ara bizim patlıcan patlatması ile sizin biber börtletmesi hakkında yazmalı, bu lezzetleri de kayda düşmeliyiz :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...