13 Kasım 2007

Bahtsız Bedevi'nin Günlüğü

Aslında şanslı biriyim, çevremdekiler de hep bunu söylediler, ben de hep inandım. Amma velakin, şu son bir kaç gün içinde yaşadığım iki olay, hele de bir kaç saat önce olanı, beni benden almış vaziyette, karizmayı iyice çizdirmiş vaziyette; kaç kişinin başına gelir bilemiyorum valla şekerim.
İlkiyle başlayalım. Geçen perşembe, Yüzüncüyıl'a gitmeye niyetlendim, orda takılıp, hem de ertesi güne yapacağım sunumun slaytlarını filan hazırlayacağım. Ez yujıl, yok bi duş alayım, yok annemleri arayayım, yok şunu atıştırayım derken, benim Kızılay'dan dolmuşa binme saatim çoktan olmuş 21.30! Neyse, tıngır mıngır yolculuğun ardından, pazarın orda indim ve her zamanki yoldan yukarı doğru çıkmaya başladım. Birden, hızının etkisiyle olsa gerek sallantıdan iç organlarının sesini ve hırıltısını duyduğum bir köpeğin bana doğru koştuğu hissiyle kafayı sola çevirdim ki, anneeeeee, yaklaşık 8-10 tane vahşiiii, tüptüylü, eşşek kadar (ya da öyle değillerdi, ben tehlike durumunda öyle algıladım) köpek, sürü halinde, depar atmış ve havlar vaziyette bana doğru koşuyorlar! O an dehşet içinde nasıl topukladım belli değil, yukarıya doğru ve yine tanrım! bilinmez bir karanlığa doğru, avazımın çıktığı kadar "imdaaaaaaaaaaat!" diyerek ve muhtemelen hayatımın en hızlı koşuşuyla deli gibi uçuyorum, içimde her an vücudumun bir noktasından ısırılma ve yere düşüp kan kaybından ölme hissi! Hayatımda hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum, ölümle ilk ciddi yüzyüze geliş diyebilir miyim acep abartmadan? Bu hisler/motor hareketler/düşüncelerle, sanırım yaklaşık 5-6 kez "imdaaaaaat!" diye çığırarak yukarı doğru koşarken, arkadan insaflı bir insan evladının haşin "kaçma, kaçmaaa!" diye bağırışıyla reel dünyaya dönüş ve ben daha yukarılara koşarken, havlayarak uzaklaşan hayvan oğulları! Nasıl nefes nefese kalmışım, sanki iş yaptık! Durakta herkes bana bakiyor, koşarak bana seslenen genç/ergen çocuğun yamacına gittim ve "ay çok teşekkür ederim, çok korktum, ilk defa hayatımda böyle bişey yaşıyorum" dedim nefes nefese, sanki çocuk kaçıncı olduğunu merak ediyormuş gibi. O da sinir bozucu bir soğukkanlılıkla "kaçmazsanız kovalamazlar" dedi, nokta! İyi de evladım, onlar beni kovaladıkları için ben kaçtım, "len dolmuştan ineyim de bi kaçiyim, hazır hava güzel" demiş değildim ki? Neyse, yine de desteği için teşekkür ediyorum. Velhasıl, karizmayı çiziktirdiğim durak ahalisine doğru, yani geri dönerek yürüdüm ve beni gelip alması için Umut'u aradım. Sağ olsun o da, durakta tek bir insan evladı kalmayana dek ve ben yine uzaktan havlama sesleriyle titirerkene, çubuklu pijamasının üzerine montunu geçirmiş halde gelip :) beni "kopartarak" kurtardı!
Aradan henüz 5 gün geçmişti ki, daha "boktan" bişiy olamaz diyorum hala, bugün bişiy yaşadım. Yaşadım diyemicem, o an yaşamadım çünkü. Neyse, gelelim detaylara: saat 12'de görüşmem var, raporumu tamamlamış olmanın dayanılmaz hafifliğiyle, saat 11.30'a doğru bi güzel süslendim, püslendim, tıkır tıkır ses çıkaran çizmelerimi de ayağıma geçirip, bir elimde kol çantam, diğerinde 5 kiloluk tazminat dosyası, adliyeye gitmek için, dolmuşa bindim. Kolej'deki otoparkın ilerisinde, pazarın hemen yanında indim, Abdi İpekçi Parkı'ndan yürüyüp metronun altından da karşıya geçerek, Sıhhiye Köprüsü altından adliyeye doğru yürüyeceğim. Kısa bir mesafe de, böyle anlatınca amma afilli durdu. Neyse, metronun altından geçerken, arkadan sallanarak lap lap sesleri gelen bir miktar kıro ergen, gülüşüyorlar; merdivenleri çıktım, tam otobüs duraklarının orada, arkamdan kibar bir genç kız sesi, "pardon bakar mısınız?" dedi. Bana değildir diye tahmin edip, ki ortam kalabalık sayılır, yürümeye devam ettim, omzuma bir el dokundu, döndüm gülümseyen bir genç kız: pantolonunuzun arkasında bir leke var da, dedi. Amanın! hıı? ne ola ki? Ve kafamı döndürüp arkaya bakmamla, kalçamdan dizime dek uzanan, ühühüh, yemyeşilli, bembeyazlı, öğğğk, sarkan kocaman bir sümük! Yazarken kuscam şimdi, böhüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüü! "Ayyy, bu ne, ıyyyy" diye bir çığlık, çantadan çıkarılan selpakla, silme ve öğürme çabaları arasında temizleyemeyiş, oradaki kuruyemişçilerden birine dalış, kolonyalı mendil alarak ve öfkeden ağlamaklı çatlak bir ses, küfrediyorum. Sağ olsunlar, adamlar arka tarafa geçmeme izin verdiler, aynadan bakarak bir miktar temizledim, lavaboda ellerimi yıkadım, pantolonumun arkası ıpıslak ve lekeli! "Ne pis milletiz" dedi ordan birisi, bana acıyarak bakıp. Bu sırada habire pedagog arıyor, nerdesin diye. Adliyenin ön tarafına doğru gittim, ağlayacağım makul bir yerde olsam. Velayet davası için gelen adamla tokalaştık "merhaba, ben psikolog, ama sinirleri bozuk bir psikolog!". Sibel Hanım da bir miktar temizledi beni ama, baktık olacak gibi değil, ev ziyaretine gideceğiz, insanların koltuğuna oturacağım. "Rabia, sen bir eve gidip banyo yap, şunları yıka en iyisi" dedi, anne şefkatiyle. Dosya da çok alengirli, ama napiyim, onlar görüşsün diye düşünüp, taksiye atlayıp eve geldim. Obsesif kadınların kocaları gibi, antrede soyundum, direkt banyoya. Bahtsız pantolonum yıkanıyor hala. Hangi insan görünümlü hayvanat bilmiyorum, bunlardan aslında çok görüyorum, ama hep uzaktan görüyordum. Nasıl bir hönkürme kardeşim, insan evladının bir yılda çıkaracağı miktar değil yani! öğk yine, yeniden.
p.s.: bu aralar bindiğiniz bir taksi, sümüklü pantolonumla oturduğum taksi olabilir, dikkat!

3 yorum:

b dedi ki...

amanin kuzum dikkat edin kendinize. sümük iirenç hakkaten ama köpekler çok tehlikeli. onlar beni odtüde kampüste çevirmişlerdi bi keresinde havlayıp üzerime yürüyüp sora çekip gitmişlerdi. daha kötü hikayeler de dinledim. rektör bişi yapmasın daha yüzüncü yıla kadar uzanmışlar demek..
bu etrafımı çevirme hadisesinden sora iyice paranoyaklaşmıştım ben. gece 11.30a dooru tam bölümden çıkıp aşaa yola dooru yürürken uzaktan havlama seslerini duyup paşa paşa odaya dönüp telefonla taksi çaırmışlığım vardır..

dikkat edin kendinize..

r dedi ki...

ilk olayı anlaşılabilir, hayvanmış da ikincisi hayvan evladıymış yav tam. ama ben en çok senin tam süper bir koşucuymuş gibi köpeklerin önünde koşmana güldüm ya. şahsen ben böyle durumlarda hem koşamayacağımın bilinciyle, hem korkudan kitlenmem sebebiyle mıhlanıp kalıyorum olduğum yere. allahım sana geliyorum deyip gözleri kapayıp hazırola geçmek lazım. o ergen kıro da bağırsaklarını çıkarmış galiba senin pantolona yoksa o uzunlukta bir sümük düşünemiyorum. öf ne iğrenç bi yorum oldu beah.

Adsız dedi ki...

imdaaaaattt.. imdaaatt:)) ehuhehe ben en çok orayı beğendim. hem koşup hem imdatlayan abla:)) can kurtaran yok mu diye baırsaydın keşke.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...