03 Kasım 2008

Yengelik makamındayım

Kahkahası 200 m. öteden çınlayan, rüzgarı parfüme dolanmış, geleneksel organizasyonların başrol oyuncusu, çevresindekilerin hayatına müdahale etme konusunda sık sık kantarın topuzunu kaçıran, kocaman memeleri-iri kalçaları olan, zaman zaman ifrit olunsa da çok sevilen ve onsuz olunmayan demek "yenge", benim için.. Bugüne değin hep başkalarıydı yengeler, ay bir de ne göriyim? Meğer ben "yenge" oluvermişim!
Detaylara girmeyeceğim: Ezgi&İbrahim Balıkesir-Bilecik düğün seremonileri serisinde:) her şey çok güzeldi, çok özenliydi, çok eğlenceliydi. Ezgim ve ben fotoğrafta 80'lerin Blanche ve Rose'u gibi dursak da, çıktığımızda makyajımız ciğer yemiş kedi, kafamız da sosis tabağı görünümünden son derece uzaktı. Hatta ayıptır söylemesi, gayet daş gibi olmuş idik, öhöm.
Öhöm diyorum ama a dostlar, yengeyim diye başıma gelmedik iş kalmadı ayol Bilecik'te. Balıkesir'de kendi evimde ve kendi ailemle gibiydim, gibisi fazla, öyleydim: rahat ve huzurlu, sakin, dingin.. Bilecik'te ise Alice Harikalar Diyarı'ndan halliceydik. Şaka bir yana, el üstünde tutulduk, pek değerliydik ve herkes çok sıcaktı. Lakin akşam yemekler yenip de, kadınlar ki çoğunlukla da bembeyaz yemenileriyle teyzeler, yan dairede yere çömeliverip hazır hale gelince, oğlan kınasının kadınlarca kutlanması süreci de başlamış oldu. Kız tarafından bir ben bir de Didem, e bi de allaan emri Ezgi, her havaya girip döktüren damat İbrahim paşa, teyzelerin ortasında evrildik, büvrüldük! Resmiyet kazanmamış yengeliğimle, ne damadın cim parmağına kına yakmadığım kaldı, ne laptoptan mezdeke ve yenikentli serhat müziklerine tıklamadığım, ne de "aman güzel olduğu kadar becerikli de" gibi gaza getirici sözlere en şirin halimle gülümseyip "ay teyzeciğim" demediğim! Bu arada hayatım boyunca kıvırtmadığım kadar da döktürdüm, yandan yandan.. Teyzenin biri de tepsi çaldı, hüzünlü bir türkü söyledi, tam olduk. Şoray Uzun Yolda misaliydik.
Kına sonrası, Bileciklilerin bir adeti varmış. Gecenin 2'sinde darbukayı eline alıp köyün tüm kapılarını çalıyorsun, herkesten birer tavuk alıyorsun, onları canlı canlı kaynar su kazanına atıyorsun ve tam pişmeden kanlı kanlı yiyorsun, hehe! Sonra da tüfekle havaya ateş açılıyormuş, kutlama yapılıyormuş. Karşımda bunu sevimli sevimli anlatan İbrahim'in büyük dayısının bir maganda olduğunu elbette düşünmedim ama "len çocukların oynadığı top şaşmaz muhakkak kafama gelr, kesin başımdan yaralanırım len ben" diye tırsmadım desem yalan olur. Velhasılı kelam, satıcı erkekler yüzünden plan yarım kaldı, adet yerini bulamadı, fakat superwoman Maksude teyzem gecenin bir yarısı nerden çıktığını anlamadığım enfes leziz tavuklar koydu önümüze de, yine yeniden yidik, içtik.
Bol düğün, bol oyun, bol kahkaha, bol süs, bol püs derken, hatırdan çıkmayacak, tatlı bir yorgunlukla sona eren müthiş bir ezgibrahim faslını da tamamlamış bulunduk.
Rabiyengeniz siz dans ederken, bol inişli çıkışlı (nam-ı diğer "hayat dolu") bir evlilik diler, yanaklardan parfüm aromalı derin bir sevgiyle öper.

8 yorum:

deniz h dedi ki...

"yenge" kelimesi gerçekten çok ürkütücü ve tam tasvir ettiğin kişiler gelirdi gözümün önüne: kocaman meme iri kalça vs vs..
görümcemle aramda 1 yas olmasına karşın kayınvalidem "yengene terlik veriver melike" dediğinde küçük dilimi yutuyordum:D sonra alıştım hatta aramısda espri konusu bile oldu ve tabii düğün zamanı gerçek yengelik ortaya çıktı tıpkı seninki gibi..
kıssadan hisse yengelik önemli bir müessesedir diyorum ve ciğer yemiş kedi ve sosis tabagının son ve daş halini görmek istiyorum:D

ozge dedi ki...

yingeeee mi oldun sen... hehuahu yaw ben de ööleyim.hem yinge hem elti hem gelin hem eş... hahah amma çok bişi olmuşum.... misal kaynımlan yarın sinemaya gitmek suretiylen yinge kayın muhabbetleri çevireceeez..

Yaw yok bu muhabbetler hakikaten komik... bi de böyle tam göbeene düşünce mevzunun "aaa bi dakika ben gelin olma durumuna alışamamışken ne yingesi beah" edasını bi kenara bırakarak, hayatına giren ve seni tanımlayan yeni zıfatlarnan yaşamayı öörenmek en şahanes sanırsam..:)

İbrahim DEMİRAL dedi ki...

rabiş yengemize bol bol teşekkürler.

Turgay Durak dedi ki...

abla darbuka olmadığı gidemedik yahuu. hemen de satıcı kimliğini alnımızın ortasına çaaaat diye yapıştırdın valla :( yingeeelerin yingesiii

Serendipity dedi ki...

İlk fotografı gördüm, gülmekten öldüm. Sakinleşince yazıyı bi daa okuycam :) Ayrıca umut beni az yimedi yenge yenge deyuuu. Eltiiim, gııız :)

Deniz Ural dedi ki...

Valla, yazının sonunda yengeden çok, canını kurtarmış tavukları düşünüyor buldum kendimi Rabişim. O ne biçim adetmiş yahu, canlı canlı haşlamalar filan, vıyy :(

Senin yenge tarifinde ilk aklıma gelen görüntü elbette, Umut Sarıkaya'nın "Görümce" çizimi oldu. Simli saçları ve kalın sarı altınlarıyla görümce :) Bir karikatüründe hatta "ben Radiohead dinleyen kızdım, erkek kardeşim evlendi böyle oldum" gibi bir şey söylüyordu. Ay neyse, anlatamadım ben. Tebrikler Ezgi ve İbrahim'e deyip gideyim en iyisi.

Adsız dedi ki...

:) evet rabişim yengem.
sen bu şekilde yengelik tarihinde yeni bi çığır açmış oldun:))))
sizinle olmak güzeldi bir başka düğün macerasında görüşmek dileğiyle:))))))))))

Adsız dedi ki...

ahah yenge tanımı süpermiş!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...