17 Temmuz 2007

Yar saçların lüle lüle

Amanın, amma hareketli günler geçiriyorum diye düşünmüş olsam da şu dakika, efenim entellektüel birikimimin verdiği açık yüreklilikle kaleme aldığım şu yazının nihayetinde... Pöfff. İki gündür bana bir şeyler diyenlere, yukarıdaki abla gibi bakıyorum. Benim canım komser kolombo tekniğim. Çok yoruluyorum epeydir, o yüzden düzensiz uyuyorum, düzensiz yaşıyorum, düzensiz yazıyorum, düzensiz konuşuyorum. Uyuyunca ben, hiç telefon çalmasa ya. Koşarak salona, zart diye ahizeyi kaldırıyorum. Sesleri tanımıyorum. Geçen perşembe gecesi güzelce sızmışım. Ta sabaha kadar, bir önceki gün 1-2 saat filan uyumuştum herhal, sabah mıydı bilemicem bi telefon çaldı. Uçarak telefonu açtım. Asliye hukuk mahkemelerinden birinin kalem müdürü, bir manevi tazminat dosyası varmış, cilveli ve düzgün bir konuşmayla, iyi bir psikolog aradıklarını ve benim tavsiye edildiğimi anlatmakta, böyle coşkulu coşkulu, farkındayım biri bir şeyler söylüyor ama ben yarı uykuda galiba kadına aşkım dedim. Utanç içindeyim. Aptallık had safhada şekerim.
Hafta sonu daha kendim gibiydim. Hem hafta sonu Emrah ve Didem evlendiler. Dım tıs dım tıs ve sıklıkla da dingdararung bir müzik eşliğinde herkes coştu, göbecikler atıldı, takılar filan takıldı, tıkınıldı. Didem çok güzel bir gelin, Emrah pek yakışıklı bir damat olmuştu. Yandaki gibi yırtık bir çift olmadıkları, sağlıklı bir evliliğe hazır oldukları, yaklaşık 1 ay önce onlar talep etmeden yaptığım ayak üstü testten de zaten belliydi, hehe:) Beklentiler ortak, hedefler ve hayaller netti. Zaten mutluluk böyle gelen bir şey değil miydi?
Sonra da bana Eskişehir-Tepebaşı'nda otururken pencereden seyretme lüksüne sahip olduğumuz bir düğünü anımsatan harikulade Kafkas danslarıyla bezenmiş bir başka nikah töreni.. Çok değişik ve çok güzel, ve benim umarım yanlış anlamadığım kaçan narin kız-kovalayan haşin erkek konseptiyle çok da özeldi. Çok özendim. Ara ara izlediğim/rastladığım, buz pateni, tango, cimnastik gibi özel yetenek isteyen ve "len keşke ben de yapabilseydim" dedirten her türlü fraksiyonel işe sarktığım gibi, kafkas dansına da bir özendim, pir özendim. O günün gecesi, fasılda da bir güzel içtim, ordan çıkıp, Old bilmemnede de güzelce içmeye devam edince; bir birayla bile çakırkeyif olma ve hatta kafayı bulma, böylece işi ucuza kapatma lüksüne sahip olan ben sınırları zorlayıp hayatımda ilk defa güzel muhabbetin de etkisiyle beş birayı (allaaaam inanmıyorum, tam tamına 5, yazıyla beş) devirince, ertesi gün kendime zor gelebildim. Parça pinçik hatırlıyorum son süreçleri.
En güzeli kızlar burada.. Özlem Finlandiya'dan döndü ve bir haftalığına Ankara'da. Arzu da, benle aynı işi yapan bir insan olarak, canına yandığımın bakanlığı, işe başladıktan 2.5 yıl sonra bize hizmet içi eğitim vermeye karar verdiğinden, Ankara'ya eğitim için geldi. Her sabah, kör vakitte, İncek'te Adalet Akademisi'nin yolunu tutuyoruz. Ben yine her şeye itirazı olan insan modeli, idari hakimine, öğretim üyesine kafa tutuyorum, ters nazarlara maruz kalıyorum, ama bu durumdan mutsuz muyum?: Nayır. Çünkü kızlar buradalar (keşke Aslı da olsaydı:() ve dün gece 2'ye dek Berf, Özlem, Arzu, Zü ve ben muhabbetten muhabbete koştuk. Uzaktayken yaşananları, yaşamlarımıza yeni katılanları, katılımından memnuniyet duyulanları, katılımları kafa karıştıranları konuştuk. Gülüştük, bağrıştık, şaştık, kaldık.

2 yorum:

yakınuzak dedi ki...

hem de ben olmadan... baaaak..

KuzeyGüney dedi ki...

Baştaki sarışın karikatürü gözümden kaçmadı Rabiş. Gırrrrrrrrr.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...