23 Mayıs 2007

Kapadokya'da hafta sonu keyfi..

Geçen hafta sonu... Sürpriz gelen bir haber, her zamanki gibi apar topar yola koyuluş, gerekli şeyler unutuluş.
Yolda olmak, kafayı cama dayamak, hızlı geçen görüntüler, özenle hazırlanmış müzik, bozkırın en yeşil anları, havanın en güzel halleri..
Göreme'ye varış, Flintstones'a yerleşme, candan ev sahipleri, hoş geldiniz kahvesi, mağara-oda buz gibi...
Açık hava müzeleri, teeeey ne zamanın kiliseleri, coğrafya derslerinde "bu ne taş kaya" dediklerin, 2002 Efpsa Kongresi'nde hasta oldukların, bu yıl yeniden hayran kaldıkların..
Avanos'a yeniden gidiş heyecanı, Kızılırmak'ın kirli dibi, Sofra Restoran'ın çömlek peyniri, testi kebabı, delişmen ikramları...
Mustafa Amca sevgiyle bakmakta, muhabbet akabinde açılmakta, "ben sizi çok sevdim yav" diye kulaklar net duymadığından 10 dakika içinde yakınlaşmakta..
Emekli gardiyanın süper anıları, yaşamdan memnuniyeti, sevmek ve sevilmenin dayanılmaz hafifliği...
Mehmet Körükçü ustaya gidiş, atölyeye bayılış, yazın serin, kışın sıcak, yanında iki çocuk, oğullarından biri konservatuara gidecek, vurmalı çalgılara hayat katacak, diğeri daha küçük, büyüyünce ne yapacak, doktorluk-öğretmenlik sıradanlaştı, Oğuz F1 pilotu olacak...
Paşabağı'nda şekillerin üstünde koşmak, en çocuk hallerimizi fotoğraflamak, mağrur deveye laf atmak, ucuza (!) alışveriş kapatmak...
Üç acayip vadiye gidiş, girmeden dondurma sezonunu açış, tepelerden bakış, üçlü vadide yapayalnızız, kocaman dünyada tek bir noktayız..
Kızılçukur'da gün batımıymış, herkes şaraplarını almış, aşk had safhada, görüntümüz "biz ve burada", tepelerden biri bizim, hey yeter artık çekmeyin!
Güneşi batırdık, gidenlerin sandalyelerini kaptık, manzaraya karşı politika keyfi, ilişkide de demokrasi..
Bu kadar sürede bu kadar aktivite, göz kapakları düşmekte, buz gibi odada yorganla bütünleşip uyuma, karın gurultusuyla uyanma..
Göreme geceleri de harika, en güzel restoranda ıspanaklı krep-kırmızı şarap, zaman mefhumu kaybolmakta, son dakka gelince garsonlardan özür dilenmekte...
Ertesi sabah Turkish breakfast, tabak silinip süpürülmekte, güneşin ağırlığıyla yola düşülmekte, Ürgüp insanı büyülemekte..
Dinlenme ve keyfe devam, rüzgar da bize eşlik etmekte, biranın yanında siyasi kargaşa daha heyecanla sürmekte..
Mahzene varış, şarapları çift görüş, koku iyice çarpmakta, bekle bizi Mustafapaşa!
Bir acayip Rum köyü, tarih ve tarz iliklerde, mübadele..
Sinasos imiş eski adı, yeniden gelinecekler listesinin başına iliştirildi tadı...
Oradan Hacıbektaş'a uğrandı, değişik bir hava, değişik bir his, değişik anlayışlar, değişik kabuller burada. En güzeli farklılıklar bir arada..
Bacaklar direniyor, kollar kaşınıyor, geri Ankara yoluna düşüş, gerçek hayata dönüş..

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...