06 Şubat 2008

Adliye koridorlarından sofistike manzaralar..

Geçen hafta arası görüşme yapıyoruz duruşma salonunun yanındaki odada, görüşme yaptığımız adam hakkında bol bol cinsel şiddet iddiası var, adamın tek cevabı "hadi ispatlasınlar ablacım" olunca haliyle bana fenalıklar basıyor, afacanlar koşarak üzerime üzerime geliyor, adam sesini yükselttikçe ben yükseltiyorum, aynı soruyu farklı şekillerde sorup hiç bir soruma yanıt alamıyorum, yanda duruşma salonunda tanık dinlerken seslerimizden rahatsız olan hakime hanım uyarmak için mübaşiri gönderiyor, mübaşir kafayı yedirtecek şekilde aklınca bize öğüt veriyor, zittir git demek istiyorum münasip kaçmıyor, o soğukta camdan yakıcı bir güneş vuruyor filan. Bir anda dellenip ayağa kalktım, "Ali Hımbır Bey, görüşmeyi burada bitirelim, biz sizi ararız tekrar" deyip tokalaşmak için elimi uzatarak, görüşmeyi gayet faşizan bir biçimde bitirmiştim ki, dışarıdan bir anda şimdiye dek böylesine rastlamadığım bağırış çağırış seslerinin yükselmesi bir oldu. Adam odadan çıktı, ben de elimde dosyayla çıkıp Yıldız Hanımcığımın odasına gidip, kimsecikler yokken bilgisayarında bir raporun değerlendirme kısmını yazıp, arada insanın içine su serpen evlat edinme davalarından birinin yolunu tutacağım, Batıkent'e doğru..
Neyse, bu planlar dahilinde kapıyı açtım, amanın ne mümkün dışarı çıkmak! 7., 9., 2., ve 3. aile mahkemelerinin bulunduğu 4. kattaki bizim koridorda bir feryat figan, muhtemelen 3. aile mahkemesinde tanıkların dinlendiği davada taraf olan bir güruh kadın ve erkek, küfürlerin eşlik ettiği bir ahenkle topluca yuvarlanıp kütle halinde güreşiyorlar! Normalde kavga sesleri duyunca tüm kalemlerdeki zabıt katipleri, yazı işleri müdürleri dahil hiç bir işe koşturmadıkları bir hızla koridora çıkarlar, gülerler, "ay bak bak nasıl vuruyor" filan derler, birileri polis çağırır, aşağıdan polisler gelir filan. Genelde beni gerdiğinden bunlar, önceleri çıkmışlığım ya da çok rastlamışlığım yoktu, ve fakat bu seferki insanı dayanılmaz biçimde kendini izlemeye davet etmekte, çünkü ortalıkta acayip bir şey yaşanmaktaydı.. Kavgayı ayırmak için araya giren kişiler, boşanmakta olan ve fakat bunu bile beceremedikleri açık karı-kocayı ve ekürilerini birbirinden ayırmışlardı ki, adamın karısına tükürükler eşliğinde savurduğu okkalı bir "oorrroo.....uuuuuu" (dikkat, her harfte üç harf vurgusu olacak) küfrünün ardından, kadının da onca dağılmış saçına başına rağmen altta kalmayıp en yüksek tonundan bir "boynuzlu köpeeeeek" diye bağırmasıyla bir anda etrafa saçılmış kütle yeniden toparlandı ve yuvarlanarak yumruklaşmaya kaldıkları yerden devam ettiler. Bense elimdeki kalın dosyaya can hıraş sarılmş, ağzım açık, gayet ebleh kavgayı seyredip, "ayyy!" sesleri çıkarıyordum ki, bir anda merdivenlerden hiç bu kadar kalabalık görmemiş olduğum adliye polisleri ellerinde telsizleri cızırt cızırt ek polis desteği isteyerek allah allah nidaları eşliğinde yuvarlanan kütleye doğru atağa geçtiler.. Allahım ne manzara! Her görüşümde tırstığım bir polis var, feci kaytan bıyık, iri kıyım bir abi, yolda görsem hapishane kaçkını diyebileceğim türden, onun böğürtüye yakın naraları bile fayda vermedi, yaklaşık 6-7 dakika sonra ancak ayırabildiler. Ki bu işi de milletin saçını çekerek, bir tanesinin yakasından tutup kaldırarak, ağızlarını kapatarak zor yapabildiler. Sanırsam polislerden birinin parmağı kırıldı, kavga edenler arasında dudağı kanayanlar, kaşı açılanlar.. Sonra tüm ahaliyi, ellerini arkadan tutup, kimini kelepçeleyip, enselerinden kedi gibi tutarak aşağıya, suçüstü kısmına indirdiler! Onca hengameye yerden kalkmış toza öksürürken fark ettik ki biber gazı sıkmışlar, bu sefer koridor ahalisi topluca öksürüğe tutuldu, aynı toz bulutu içinden ben de geçtiğimden, biber gazının insana vediği o korkunç hissi yeniden deneyimlemiş oldum. Oh, afiyet bal şeker ossun didim.
O gün onlar hakkında nasıl bir işlem yapıldı bilmiyorum, adliyeden nasıl çıktılar bilmiyorum, adliyenin 50 ayrı kapısından polis eşliğinde çıkarılmış olsalar da dışarıda birbirlerini yediler mi hiç bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var: topluca bir öfke kontrolü müdahalesine ihtiyaç duyduğumuz.. Yahu insan hakim karşısına çıktığı ve elde edeceği hakların kritikliği bakımından en şirin/efendi gözükmesi gereken zamanda hayvana dönüşebilir mi? Anlaşılan, pek de güzel dönüşülebiliyormuş, zati o dönüşüm nedeniyle eski karı-kocaların bitmemiş işleri de bir ömür kendilerine eşlik ediyormuş.

7 yorum:

b dedi ki...

he he rabia ya ilahi.. yani anlatılan hikayeler bi yana, (bi önceki gönderinin konusuna da göndermeyle) ilk zamandan beri ben senin blogunun tarzının da sıkı hayranıyım valla. o "oo..osspuu" kulağımda çınladı okurken:) vallahi budur:)

elegimsagma dedi ki...

hehe=)

Serendipity dedi ki...

Harikulade bir blog yazısı olmuş!zevkel okuduk efem!

Sevinç dedi ki...

Aynen ben de öyleyim:)
Bu arada resimler de çok iyi, nerden buluyosun?

elegimsagma dedi ki...

teşekkürler gençlik, adliye hikayelerinin devamı gelecek:) sevinccim, resimleri images.google.com'a tiklayip ordan alakasiz bir kelime girip envai çeşit resme ulaşarak buluyorum, ve fekat bazen oyle bir sorfe kaptiriyorum ki kendimi, saatler geçmiş:( ama çok hoş şeyler var gercekten, tavsiye olunur:)

deniz h dedi ki...

ya şimdi diyecem ne eğlenceli bi işin var bir de bana sor diyeceksin.. muhtemelen zor ve bi o kadar da sinir bozucu durumlardır ama pollyanna'cılık oynamaya ne dersin? kimin işyerinde boyle atraksiyonlar oluyorki...hehehehe..
adliye koridorları hikayelerinin devamını bekliyorus efem...

Deniz Ural dedi ki...

Taraflara davada "kavgalı" filan deniyor ya bazen. Şimdi anlaşıldı :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...