26 Mart 2007

RED ve kadın üzerine..


Ekim-2006'da yayın hayatına başlayan, yazı işleri müdürlüğünü geçmişte Radikal'deki sivri ve okuması pek keyfili yazılarından tanıdığım Hakan Gülseven'in yaptığı, sistemi reddettiğini ifade ve iddia eden, maalesef yeni yeni keşfedebildiğim aylık yayın organı RED, her Mart ve nedense sadece Mart ayında tüm medyanın yaptığı üzere, kadın ve kadına ilişkin olanlara yer ayırmış.. Şahsi gözlemim, yazıların son derece nitelikli oluşu.. Ataerkil sistemi eleştirirken dahi farkında olmadan ediverdiğimiz ve aslında düzeni nasıl da benimsediğimizi gösteren her hangi bir detay, bu dergideki yazıların hiç birinde atlanmamış.. Bu da yazıları çok kendine özgü, çok "duruş"lu bir hale getirmiş.. E ben de çok keyifle okuyuverdim hepsini bir solukta.. "Kadınım, söyle ben mutlu oldum mu?" ile Ceylanpınar'da kamyonun dereye uçmasıyla ölen kadınlar, kamyona doluşturulup, gün boyu çalıştırılıp, yevmiyesini kocasına teslim ettikten sonra ev işine başlayan kadınlar, "dışarıda" olan ama aslında "içeride"mi olan kadınlar, doğaya atfedilip kişiliksizleştirilen kadınlar, tarih boyunca herhangi bir tehlikenin nedeni oluveren kadınlar, dul olduğu için taciz edilebilirliği mazur görülen kadınlar, en aşağılık ve en rağbet gören küfürlerin namusundan ve cinsel obje olma hallerinden bahsettiği kadınlar, egemen kültürün diliyle hizaya sokulan kadınlar.. Çiğdem Özcan'ın yazısında harika bir tespit: O kadınlar devletin ya da zenginlerin lütfedip yoksullara dağıttığı erzak yardımları için kapıların önünde birbirlerinin üzerine çıkıyorlar, saç saça baş başa giriyorlar. Çünkü erkekler gururlu, erkekler şerefli. Hiç bir erkek iki paket makarna için birbirinin üzerine çıkmaz. Ama kadınlar çıkar, kadın o makarnayı alıp pişirmek zorundadır, yuvayı da makarnayı da dişi kuş yapmak zorundadır. Onur, şeref kadınlar için her zaman lükstür.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...